27 Ağustos 2015 Perşembe

SON ZAMANLARDA

        Yaz boyu yazar,ilgilenir,eğlenirim diye açtığım bloğu tatile gittiğim için ihmal etmemin verdiği utançla giriyorum yazıya.Ama problem şuydu ki tam 1 aydır internete yada internet bağlantısı kurabileceğim hiç bir araca sahip değildim.Halbuki olsaydım eğer yazabileceğim çok şey vardı tatilde.Bir nevi seyehat şeysi olurdu blog. Bağlantı kurabilseydim eğer gerçekten çok güzel kayıtlar oluşturabilirdim ama n'apalım olmadı mı olmuyor işte.Eh, o zaman bende kısa tutmaya çalışarak tatilde neler yaptığımı anlatayım
        
  Öncelikle 1 hafta Boludaydım. Bir tatil köyünde. Etrafı dağlarla kaplı yemyeşil çok şirin bir yerdi. Biz oraya gittiğimizde kuzenler çoktan oradaydılar. Bizim için uzun ortalama üç aylık süreden sonra Pikaçuyla uzun süre hasret giderdik. Pikaçu'nun muhtemelen blogda adı çok geçecek. Kendileri benimle yaşıt kuzenim oluyor .Pikaçu'yu çocukken çok sevmem ve kuzenin de sarışın olması benden bu lakabı almasına neden olsa gerek. Ne ara söylemeye başladım tam emin değilim ama zaten bu aralar sevimli bulduğum ve hoşlandığım her insana Pikaçu diyorum.Yani aslında tam olarak onun lakabı değil Pikaçu. Her neyse biz tüm tatil boyunca Pikaçuylaydık bu yüzden adı çok geçecek bu yazıda adı geçmese bile Biz'in kim olduğunu merak ederseniz diye  Biz,Pikaçu ve Ben.
  
Boludayken zamanımız genellikle havuz ve sosyal aktivite alanında geçiyordu.Çok fazla eğlendiğimiz ve ortamı hayli sevdiğimiz dışında çok fazla söyleyebileceğim bir şey yok aslında.Sanırım.
  
   Bolu'dan sonra İstanbul'a geçtik. Pikaçu'nun şehri.Biz gittiğimizde -ki bu bayramdan bir hafta sonra oluyor- İstanbul kaynıyordu. Cehennem sıcağı resmen. Normalde ben günde 1-1.5 litre su içerim ama o iki hafta boyunca 3 litreyi bulmuştur tükettiğim sıvı boyutu. İstanbuldayken de 1 hafta kendimizi eve tıkıp dizi/film/abur cubur/yeni tatlar denemeye çalışmakla geçti. (çalışma diyorum çünkü pek becerikli olduğumuzu söyleyemeyeceğim )  Haa bir de o ara Pikaçunun küçüğü olan ufaklıkla Plants vs. Zombies 1 'i bitirdik. Daha önceki yaz oynadığımızda çocuğun hafızasına kazınmış resmen tüm yıl araştırmış durmuş. Her şeyi biliyordu oyun hakkında. Bizde 2-3 günde bitirdik haliyle. Eğlenceli bir oyun olduğunu söyelemem gerekir. Ufaklık istiyor diye zorla değil gayet de eğlenerek oynadım oyunu. İstanbuldaki sonraki haftada bu dörtlüye devam ederken bir taraftan da sıcakların azalmasıyla dışarı çıkmaya başladık. Öğleden sonraları meydanda turluyorduk bol bol da soğuk neskafe tabii.:D
     
  Sonraki hafta aile boyu yazlığa geçtik. Silivriyle Selimpaşa arasında denize sıfır yeşillik dolu 2 katlı bir ev burası.Yazlıkta neredeyse 3 haftam geçti. Pikaçu ve ben iyice kafayı cozuttuk ordayken tüm gün evde deli saçması işlerimizle eğlencenin dibine vuruyoduk. Pikaçuuu özledim seni ulan. Sloganımız; SABAHLAR OLMASIN/SABAHLAR BİZİM GECELER SİZİN OLSUN du. Cidden ama geceleri uyumamız sabah dördü beşi buluyordu. Sessiz konuşmanın mastırını yaptık üç hafta boyunca.Yazlığın arka balkonu bordo bereliler olarak karargahımız belirlemiştik. (İkimizde çok istiyoruz bordo bereli olmayı ama bu şey gibi hani küçükken büyünce uzaya çıkmak istersin ama çıkamayacağını bilirsin ya onun gibiydi.) Eh, böyle olunca yaz boyunca ağzımızda düşmedi şu sözler 

-Karşıki dağlar!

+Karşıki dağlar!
-Virane dağlar!
+Virane dağlar!
-Kimin için ağlar?!
+Kimin için ağlar?!
-Biz kimiz?!
+Komandolar!!! 

       Karargahtan daha çok bakınca kendini üstüne atmak isteyeceğin pofuduk bir görüntüye sahipti arka balkon bizim ele geçirişimizden sonra. Tüm vaktimizi orada geçiriyorduk. Sabah kalkıyor kahvaltı yapıyor mutfağı topluyorduk (şu noktada Pikaçunun annesine selamlar buradan her akşam yemeğinin ve kahvaltının bulaşığı mutfağı bizim elimizdeydi.) Ondan sonra denizde olduğumuz süre haricinde sürekli balkondaydık .Videolar çektik,şarkılar söyledik,hikayeler uydurduk,hayaller kurduk,müzik dinledik,kitap okuduk,tıkındık. Her şeyi yaptık yani.

     
  Ufaklıkta yapacak bir şey ve arkadaş yokluğundan sürekli bizim yanımızdaydı yazlıkta. Böyle olunca el kol hareketleri sözcükleri cümleleri her şeyi bizim gibi oldu. Bizde hala anlamadığım bir şekilde hareketlerimizi yaşına uygun dereceye geçirmek yerine ufaklığı aşağı kata annesinin yanına geçirdik. Gariptik aslında biz bayağı.  Bizi ancak biz anlıyorduk.
     İki günde bir akşam pazarına çıkıyorduk maksat gezmek dolaşmak olsun bir şey alacağımızdan değil yoksa tüm gün evde sıkılıyorsun tabi. Kitapçı abimiz vardı bi tane Mustafa Abi gider otururduk yanına. Yorgun olurdu genellikle. Tezgaha bakar yardım ederdik ona. Konuşurduk muhabbet sohbet kıyak adamdı kendisi. Eğlenceliydi yani.
       
  Yazlıkta ne internet ne de televizyon vardı. Bilgisiz habersiz kaldım mı ben! Eğer benim gibi 7/24 haber veya belgesel izlenen ve yapılan her muhabette etrafa bilgi kırıntıları açan bir evde yaşıyorsunuz  bu biraz zor gelebiliyor. Ama alıştım yine de. Güzeldi. Ara sıra çok uzun sürmemek kaydıyla yapılabilir.ama asla uzatılmamalı!
       
 Eve dönerken bizim odun Pikaçu ağlamamayı beceremedi bu arada. Güya kendileri çok odundur.
Evet anlayacağınız gibi ben olmadığını savunuyorum. Odun değilsin Pikaçu. (Tarz değilsin gibi oldu bu biraz.Kuş öldü filan fasfgds)
  Multisiz kayıt yayınlamayı sevmediğimden dolayı en azından yaz boyu Pikaçuyla sürekli dinlediğimiz bir şarkıyı koyayım buraya.Elbet biliyorsunuzdur;





   Eh,bu kayıtı da böyle bitirelim. Artık evde olduğuma göre bolca yeni kayıt gelir muhtemelen.Yazacak çok şey birikti.

İYİ TATİLLER!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder