1 Eylül 2016 Perşembe

Kitap | Debbie Macomber - Küçük Mucizeler Dükkanı

 

  4 farklı kadının hayatını anlatan, bir taraftan iç burkarken bi taraftan da size mutluluk veren bir kitap düşünün. Hah, işte bu kitap o kitap.


Lydia Hoffman, kanseri iki kez yenmiş 30 yaşında ancak 20 lerinde gibi gösteren bir kadın. Bu mücadele sırasında öğrendiği örgü örme işine büyük bir tutkuyla bağlı ve bu yüzden de küçükken babasının bisiklet sattığını dükkanı ve üzerindeki daireyi kiralayarak bir tuhafiyeci açıyor. Dükkanda sadece ip satmayı yeterli bulmayan Lydia, örgüyle alakalı bildiği her şeyi bir kursta öğretmek istediğine karar veriyor ve bu sayede bu dört kadın buluşuyor.


Carol Girard, oldukça mutlu bir evliliğe sahip, kariyerini bebek için bırakan bir kadın. Ancak bir sorunu var. Kendi deyimiyle bedeni ona ihanet ediyor. V hamile kalmasına izin vermiyor. Uyguladığı 2 tüp bebek tedavisi de başarısızlıkla sonuçlanınca, üçüncü tedaviye başlamadan önce bir arar veriyor. Ve tam bu arada Lydia'nın kursundaki ilk modelin bebek battaniyesi olduğunu öğreniyor. Carol bunu Tanrı'dan gelen bir umut ışığı olarak görüyor ve Lydia'nın listesine adını da yazdırıyor.



 Alix Townsend, oldukça sorunlu bir aileden gelen ve kazancını bir film kiralama dükkanında çalışarak elde etmeye çalışan genç bir kadın. Uçları patlıcan moru boyalı saçlarıyla, siyah ağırlıklı tişörtleri ve mini şortlarıyla bir miktar ilginç bir tip. Onu Lydia'nın örgü kursuyla buluşturan şey ise aslında küçükken hayal ettiği mükemmel anne modeli. Ancak herkesin bilmesini istediği neden; kendi ile alakası olmayan bir suçtan dolayı aldığı yüz saatlik kamu hizmeti cezası!

Jacqueline Donovan ise mahallenin sosyete kadınlarından biri. Oldukça mutlu pozları vermeye devam etse bile öyle değil, sebebini bile hatırlayamadığı bir sebepten, kocasıyla aralarındaki ilişki "mutlu yuva" düzeyinden geçmiyor bile. Onun kendisini çok dahah genç bir kadınla aldattığını düşünüyor ve aynı zamanda oğlu da bundan bir yıl önce ona haber bile vermeden evlendi. Geliniyle arasıysa oldukça limoni.

474 sayfalık kitap boyunca bu dört kadının içinde bolca aşk bulunan hayatını ve oldukça zıt kişilikler olmalarına rağmen birbirleriyle kurdukları dostluğu okuyoruz. Kitabı okuması oldukça kolay, biraz dün gece, biraz da bu sabah okudum ve bitti. Bittiğinde ise içimdeki duygunun huzur olduğundan eminim. Puanım 5/4. Küçük Mucizeler Dükkanı 5 kitaplık bir serinin başı. Bana kalırsa tam yaz kitabı 1,2,3 ve bittiiii diyebileceğim bir kitap.

Aranızda okuyanlar var mı? Ya da Debbie Macomber'ın başka kitapları hakkında fikirleriniz?

İYİ OKUMALAR!

Hoşgeldin Sonbahar!


 Selamlar! Bugün çok mutluyum. Çünkü bugün 1 Eylül. Ve bu da demek oluyor kiiiii, sonbahar geldi! Sonbahar benim uzun süredir en sevdiğim mevsim. Elbette kışı da severim ama sonbaharın yeri bi ayrı. Daha dün en yakın arkadaşım Tuğçe ile de konuşuyorduk da, oldukça özlemişiz bi sonbaharı. Bi kere sonbaharda okul tam kararında oluyor, ne çok yoğun, ne de çok rahat. Hava sebebiyle donmuyorsunuz ama kesinlikle terlemiyorsunuz da. Sonra sıcak içeceklere yeniden kavuşmak, üzerimize giydiğimiz hırkaları parmaklarımıza kadar çekiştirmek. bolca yağan yağmur. Şahsen çok hoşuma gidiyor. En sevdiğim mevsim olduğundan , ona blogta bir hoşgeldin yazısı yazmam gerektiğini düşündüm.


Bir şeyler yazmak ve kitap okumak da en çok bu mevsimde güzel bence.

Birileri bu konuyla ilgili oldukça hoşuma giden bir liste yapmış bile


Sizin en sevdiğiniz mevsim ne?




31 Ağustos 2016 Çarşamba

Kitap | YENİLER !

 Merhaba! Nasılsınız? Açıkçası ben iyiyim.Şu an elimde 10 adet yeni kitap var ve emin olun çoğu gerçekten istediğim kitaplar. Kütüphanede yaptığım ufak hile sayesinde tek seferde 10 kitap alabiliyorum artık. Tam bir hile sayılır mı bilmiyorum ama kütüphanede kendi kitaplarım için kullandığım 5 farklı üyelik var. Her neyse sonuç olarak kaçakçılık yapmıyorum ya görevlilerin haberi var ve aldığım şey; KİTAP.

  Elimde şu an Hush Hush serisinin üçüncü kitabı Sessizlik var. Onu bitirir bitirmez yeni kitaplarımdan birine başlayacağım ve tek tek yorumlarını gireceğimden emin olabilirsiniz. Yalnız şöyle bir sorun var ki; ikinci kitabı bundan bir ay önce okuduğum için olay bütünlüğü kurmakta bir miktar zorlanıyorum. Ehe.




 Frankenstein'i almam planlar dahilinde değildi ancak arka kapağın ilk cümlesi beni kendine çekti.

"Daha çok korku romanı olarak bilinen Frankenstein aslında felsefi bir eserdir."

Oldukça merak ediyorum.

Kendine Ait Bir Oda ise okuma listemdeydi.




Şu Çılgın Türkler Kıbrıs'ı geçen gün D&R'da
görmüştüm. Asken bu kitabıa bim için aldım. Çünkü o Şu Çılgın Türkler'i çok sevmişti. Bunu da sevecektir.

James Dean- Mutant Kral ise hem ön hem de arka kapağı ile oldukça dikkatimi çekti. Bu kitabın yorumu kesinlikle gelecek.


 Bu ikili hakkın şimdilik söyleyecek bir şeyim yok. İkisi de birer klasik. İkisi de okuma listemdeydi. Öteki Ben'i yorumlayabileceğimden emin değilim ama Veba'ya yorum yapabilirim sanırım.



Çerez tadında "pıtırcık" bir kitap arıyordum.Ve kütüphane görevlisi abla Küçük Mucizeler Dükkanı'nı önerdi. Ve bende merakıma yenik düştüm. Beğenmediğim takdirde yorum yapmayacağım muhtemelen.

Tolstoy- Diriliş ise bir klasik zaten.



Açıkçası Sarah Jio' ya oldukça büyük bir önyargı besliyorum. Ama sevip sevemeyeceğime bir kitabını okumadan karar vermemem gerektiğine inanıyorum. Fikir sahibi olabilmek için yazarın bu sevilen kitabını okuyacağım.

Bir Denizin Eteklerinde ise benim selim İleri ile tanışma kitabım olacak. Onun Çağdaş Türk Edebiyatının sevilen yazarlarından olduğunu biliyor ve bir kitabını okumayı uzunca bir süredir istiyordum zaten.




Evet, bunlar benim yeni bebeklerim. Peki ya siz? Elinizde okuyacak neler var?








27 Ağustos 2016 Cumartesi

Kitap | Alper Canıgüz- Cehennem Çiçekleri

BİLİRSİNİZ İNSANLAR DOĞAR ÖLÜR VE BÜYÜR.




   Merhaba, bugün çok sevdiğim bir yazarın okuduğum ikinci kitabını yorumlayacağım. Yazarı çok seviyorum ama sanırım oluşturduğu karaktere aşığım.
   
   Alper Kamu daha 5 yaşında bir dahi. Ve biz bu kitapta ikinci kez onun dedektiflik ağırlıklı felsefi ve aşk hayatını okuyoruz.


   İlk kitap Oğullar ve Rencide Ruhlar'ı okurken de aynı şeyi hissetmiştim ama bu daha, güçlenmiş hali. Okumaya başladığımdan beri bir çok kitap karakterinin gerçek hayatta olmasını istedim. Ama hiç birini Alper Kamu kadar istediğimi hatırlamıyorum. 5 yaşında olduğu halde böyle olması da bir etken ama, kendimi biliyorum eğer Alper Kamu 18 yaşında olsaydı da gerçek hayatta olmasını isteyecektim.

Biraz da kitabın konusunda bahsedelim;

Mahalleye'ye yeni bir çocuk taşınmıştır. Ümit.Ümit'in babası yoktur ve Alper Kamu ile ilk tanışmalarında ona kardeşini öldürdüğünü söyler.

Size bir ipucu, ortalıkta bir cenaze varsa Alper Kamu'yu bulmak için masa altlarına bakmanıza gerek yok.

Alper Kamu bir taraftan Ümit'in ailesini ve bu cinayeti çözmeye çalışırken diğer taraftan da çok fazla konuşmadıkları amcasının ölümüyle ve bu ölümün ardındaki aşk hikayesiyle ilgilenir. 

Bir de bakıcısı Hatice Abla'ya hissettikleri var elbette.

Peki ya kitap hangi türeden?Bu biraz karmaşık bir soru olur. Cevabıysa şu olabilir sanırım;
"Psiko-absürd polisiye komedi tarzıyla güldürürken düşündüren bi miktar felsefi bir macera."

  Bir sorum var size; Alper Kamu ve Albert Camus arasında bir benzerlik görüyor musunuz? Bence oldukça bariz. Kitabın içindeki bir çok özlü söz Albert Camus'dan alıntı ve biyolojik olarak minik, ruhuysa benden büyük kahramanımız düşünce tarzı Albert Camus'un ki ile nerdeyse aynı. Ve elbetteki bu da beni Alper Canıgüz'ün Albert Camus vari bir karakter yaratmak istediğini düşünmeye itiyor. Bana sorarsanız bu isteğini oldukça başarılı bir şekilde gerçekleştirmiş.

Çoğu kitabı okurken olduğu gibi bu sefer de elimde bir kurşun kalemle başlamıştım okumaya. Ve buyrun alıntılar;













Alıntılarım hepsini Twitter'da da tweetlemiştim. Takip etmek isterseniz kullanıcı adım: aslhancngoz

Ehe, prim gibi oldu da orada bi kaç tane daha fotoğraflayamadığım var, ondan.

Neyse, ben kitaba bayıldım, en yakın zamanda Gizli Ajans ve Tatlı Rüyalar'ı da almak istiyorum.

Ama malum, öğrenciyim, biraz beklemem gerekecek.

Abim ve babam elimdeki okunacak kitaplar bitmeden yeni kitap almayacaklarını söylüyorlar. Haklı gibiler, bir şey diyemiyorum.

Siz neler okuyorsunuz? Aranızda Alper Kamu'yu tanıyan var mı?

Hepinize bol okumalı günler dilerim.



29 Haziran 2016 Çarşamba

YASTAYIZ

 Ben, bir şeyler yazabilmeyi gerçekten isterdim ama artık diyecek söz bulamıyorum. Daha senenin yarısı yeni bitmişken bu seneki bilmem kaçıncı patlama.


YILMAYACAĞIZ!


Hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifalar, aile ve yakınlara sabır dilerim.


24 Haziran 2016 Cuma

Günlük | Belki Size Delice Gelecek Ama...

Uzun süredir kafamda dönüyor birazdan yazacaklarım, belki size delice gelecek ama... demiştik ya özgürlük adına, özgürce yazıyorum işte.

Yaşamaya devam eden her insanın deli olduğuna inanıyorum ben. Yaşam bir savaş gibi. Bir nevii hayat mücadelesi. Ne kadar güçlü olur, olumsuzlukların seni etkilemesine ne kadar az izin verirsen o kadar başarılı olacağın bir mücadele. Ve sanki biz bu gücü kazanmak için çabalarken deliriyoruz. Delirdikçe güç kazanıyor, daha çok güç kazandıkça delirmeye devam ediyoruz. Sanki yaşamaya devam etmek için daha da delirmemiz gerekli.



Bilmiyorum, bu çok garip bir düşünce ama bir nevii doğru. Gün içerisinde oradan oraya koştururken, delirmemize sebep olacak o kadar çok olay yaşıyoruz ki, bu delilik seviyesinin arttığını hissediyoruz, hatta bazı noktalarda gözle görülür hale geliyor. Yaşadıkça daha da deliriyormuş gibi hissediyorum.

21 Haziran 2016 Salı

Kitap | Pabucumun Ajanı 1

  Doğrusunu söylemek gerekirse Asude'nın bu kitabını Wattpad'de gördüğümde elim hiç gitmemişti. Hatta kitap hakkında ön yargıya kapılarak ne olabilir ki içinde bu kadar okunacak demiştim. Ancak işler hiçte öyle gitmedi. Kitap elime PDF dosyası olarak geçti ve bende okumaya karar verdim. İlk cümleyi okuduğumda hala bir ön yargı vardı içimde. 

              Ancak bir kaç sayfa okuduktan sonra kitabın anlatımının çoğu Wattpad yazarının aksine oldukça güzel olduğunu anladım. Ön yargılarım biracık yıkılmış olarak devam ettim kitabı. Sonraki 10 sayfayı bitirdikten sonra ise  ön yargı namına bir şey kalmamıştı. Özelikle Fiyasko Birlik Başkanı Deniz'in ağzından yazılan bölümler evin içinde kahkahalar yankılanmasına sebep oldu. Tuna Üstüner'in nam-ı değer Üranüslü'nün düşüncelerini okurken ise, hissettiği aşkı kabullenmemesinden, Deniz'e duyduğu tüm sevgiyi döktüğü kelimelerin her birini yüzümde bir tebessüm, kalbimde bir saygı ile okudum. Kitabın başları sayılabilecek yerlerdeki Kurumsal Üranüslü ve dik başlı Deniz arasındaki diyaloglar gerçekten güzel kurgulanmıştı. Oldukça beğendim. Ön yargılarımı çabucak yıkan, kahkahalara boğulurken, ara sıra gözlerimin de yaşlandığı, kendi içimde Deniz'in çaresizliğini bile hissettiğim, aşkı çoğunluğun aksine ne yapmacık ne de göz boyayan bir hikaye kadar şaşalı anlatmak yerine gerçeği sunan Asude'ye teşekkür ederim.Kitaba 5/4 veriyorum. Şuralara bir yere bir de tanıtım bültenindeki alıntıyı koyarak kararı size bırakıyorum. 

Ben Deniz Akın; Fiyasko Birlik Başkanı, yirmi beş yaşında, babasının kızı, annesinin kız kurusu, ekonominin niteliksiz iş gücüyüm. Klasik bir dünyalı, yurdum insanı, fazlaca dağınık ve meteliğe kurşun değil, ancak palavra sıkan beş parasız biriyim.

 Tuna Üstüner ise 'Enler' listesinin zirvesinde bir yakışıklı, holdinglerin genç veliahdı, titiz ve disiplinli tam bir Kurumsal Kasıntı. Ben bir enkazsam o bir saray, ben bir köleysem o bir kral, ben bir esintiysem o bir tufan. Ve o benim hem felaketimin, hem de kurtuluşumun adı.

Bizim hikâyemiz nefretle başlayıp, şiddetle devam ederek, aşkla yol aldı. Beni şirketinden kovması hiçbir şey ifade etmiyordu, çünkü kanunlar bizi birbirimize mecbur bırakmıştı. Tuna her gün beni görecek ve ben her gün onun aşkıyla savaşacaktım. Bu aşk çıkmazının ortasında onu mahvetmek için tutulan bir ajan olduğumu ise çoktan unutmuştum. 


Hem de onunla evlenecek kadar!